Genel Bakış

Osmanlı Toplum Yaşamının Dönüşümü Aşamasında Şirket-i Hayriye

Çok cazip ve değerli coğrafi konumu, 300 bin yıl öncesine dayanan tarihi ile İstanbul, bir deniz kenti olarak her zaman göz önündeydi.

1800’lü yılların sonundan itibaren, Osmanlı Devleti'nde modernleşme eğilimi giderek belirginleşmeye başladı. Sultan II. Mahmut’un öncülüğünde, Osmanlı Devleti, devlet bürokrasisi, bilim teknik, toplumsal yaşam alanında köklü değişiklikler geçiriyordu. Divan-ı Hümayun'un kaldırılması ve yerine bugünkü bakanlıklara benzer şekilde nazırlıklar kurulması, gerçek anlamda ilk nüfus sayımının yapılması, ilk posta teşkilatının kurulması, batılı tarzda eğitim veren ilk eğitim kurumu olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve ilk harp okulu olarak Mekteb-i Harbiye'nin kurulması ve ilk resmi gazete olan Takvim-i Vakayi'nin yayın hayatına başlaması toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamı kökten dönüşüme uğratıyordu.

Denizin İstanbul Yaşamında İzleri

19. yüzyılın ortalarına doğru giderek somutlaşan bu dönüşüm; toplumun tüketim alışkanlıklarında değişime yol açarken, yazlık ev alışkanlığının gelişmesi ve yaygınlaşmasını beraberinde getiriyordu. Bütün bu gelişmeler, özellikle, İstanbul ile Boğaziçi arasındaki ulaşım gereksinimini artıracaktı.

Böylece, yalnızca, stratejik konumu ile değil, ulaşım açısından da çok büyük bir önem taşıyan İstanbul’da vapur işletmeciliğinin şekillenmeye başladığı dönem, 19. yüzyılın ortaları olarak belirginleşiyordu.

O güne kadar, denizyolu ulaşımının yegane aracı kayıklardı. İstanbul’un içinde ve yakın çevresinde, İstanbul–Mudanya, İstanbul–Üsküdar, Eminönü–Karaköy arasında, Haliç ve Boğaziçi’nde kayık, pereme ve mavnalarla yolcu ve yük taşımacılığı gerçekleştiriliyordu. Seyir güvenliği olmayan ve toplu ulaştırma aracı niteliği içermeyen kayıklar, artık kent içi ulaşım talebini karşılayamaz duruma geldi.

İstanbul’da ve Boğaziçi’nde deniz ulaşımını gündelik yaşamın parçası haline getirmeye başlamış halkın talebi göz ardı edilemeyecek düzeye gelmişti. Osmanlı Devleti’nde yaşanan toplumsal dönüşüm hamlesi, ulaşım alanına da sıçrıyor; 1837 yılında, İngiliz ve Rus bandıralı buharlı gemiler İstanbul’da deniz taşımacılığı yapmaya başlıyordu. Buna karşın, Osmanlı Devleti, bir süre sonra, yabancılar tarafından sürdürülen deniz taşımacılığını yasaklayarak; 1838 yılında, Tersane-i Amire tarafından üretilen ilk Osmanlı bandıralı buharlı vapurlardan Eser-i Hayır’ın İstanbul’da, Mesir-i Bahri’nin ise Marmara Denizi’nde İstanbul, Bandırma, İzmit ve Tekirdağ arasında işlemesini gerçekleştiriyordu.

Modernleşme Döneminin Sembolü

Böyle bir ortamda, Şirket-i Hayriye’nin boğaz hattında vapur işletme amacıyla 1851 yılında kuruluşu, Osmanlı tarihinde, önemli bir dönüm noktası olarak göze çarpıyor. Şirket-i Hayriye, 19. yüzyılın ortalarına doğru iyice artış gösteren İstanbul ile Boğaziçi arasındaki ulaşım talebini, geleneksel ulaştırma araçları olan kayıkların güvenlik, rahatlık ve taşıma kapasitesi açısından karşılayamaması sonucunda kuruldu. Söz konusu talepten kaynaklanan gereksinimi, kayıklara göre daha güvenli, rahat ve hızlı bir ulaşım aracı olan buharlı gemi işletmeciliği karşılayacaktı.

Şirket-i Hayriye, Osmanlı toplumunda 19. yüzyılın başlarından itibaren iyice su yüzüne çıkan değişim ve dönüşümün, kültürel ve ekonomik dinamiklerinin yansımasını taşıyordu. Kuruluş, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ile daha da ivme kazanan reform girişleri doğrultusunda; toplumda üretim ve tüketim olgusunun yeniden düzenlenmesi ve liberal ekonomi düzleminde rasyonelleştirilmesi gerçeğine bağlı olarak şekillenen üst gelir gruplarının gereksinimlerini gidermek amacıyla kuruldu. Şirket-i Hayriye, bu amaçla, artık önemli bir yurtlanma alanı olan Boğaziçi’nin, tarihi yarımadayla olan bağlantısını sağlayacaktı.

Şirket-i Hayriye’nin kuruluş serüveni; dönemin iki ünlü ve güvenilir ismi olan Cevdet Paşa ve Fuat Paşa’nın, söz konusu üst gelir grubuna ait olan Boğaziçi nüfusunun ulaşımının düzenli olarak yapılması için bir vapur işletmesinin kurulması isteğini içeren layihayı yazarak, resmi makamlara iletmesiyle başladı. Layihanın Padişah Abdülaziz tarafından onaylanmasıyla, 17 Ocak 1851 yılında Padişah’ın iradesinin bir sureti, Takvim-i Vakayi de yayınlanarak, Şirket-i Hayriye kurulmuş oldu. Kuruluşun, yirmi beş yıl işletme ayrıcalığına sahip bir şirket olmasına izin verildi.

Şirket-i Hayriye, tüm dünya ekonomisini kökünden değiştiren sanayi devriminin sonucu olarak ortaya çıkan deniz taşıtlarındaki gelişmelerin Devleti’nde de yer bulmasıydı.

Şirket-i Hayriye'nin İstanbul Yaşamına Etkileri

Osmanlı Devleti’nde kurulmuş ilk anonim şirket niteliğinde olan Şirket-i Hayriye; Boğaziçi ile İstanbul arasındaki deniz taşımacılığını düzenli olarak sağlayınca, yazlık ev muhiti olarak bilinen Boğaziçi’nin sürekli oturma bölgesi olmasına ve imarının yaygınlaşmasına yol açtı. Şirket-i Hayriye, Boğaziçi’nin İstanbul ile bütünleşmesi sürecine hız vererek, günümüz İstanbul siluetinin de öncü mimarı oldu.

Dolayısıyla, Osmanlı İmparatorluğu için Şirketi Hayriye, Osmanlı tarihinde ulaşım alanında girişilen çok önemli bir iş olarak değerlendirilirken, Vakanüvis Ahmet Lütfi Efendi 1850 yılındaki olaylara yönelik olarak; “Bu senenin icraat-ı Nafia’sından olmak üzere devletçe itina olunan Dersaadet’ te Boğaziçi sahillerine işlemek üzere Şirket-i Hayriyye namiyle teşkili tasavvur olunan vapur kumpanyasıdır…” diye yazar.

Şirket-i Hayriye’nin ilk vapurları olan Rumeli, Tarabya, Küçüksu, Beylerbeyi, Tophane ve Beşiktaş İngiltere’den sipariş edildi.